KADINLAR VE ERKEKLERİN PANTOLON GİYME SAVAŞI
Modern toplumlarda, günlük hayatta iş hayatında her yere yakıştırılıp giyilen pantolonlar yüz yıllarca kadınlar ve erkekler arasında paylaşılamamış ve bunun için mücadele edilmiş. Bakalım pantolon giyebilmek için nasıl bir savaş verilmiş.
Erkeklerin pantolon giymesi M.Ö. 2500 yıllarına dayanır. Orta Avrupa ve Rusya Güneyinde ata kolay binmek için erkekler pantolon tipi giysiler tercih ediyordu. Roma İmparatorluğunda ise hoş karşılanmayan bu giysi atlı barbarların giysisi olarak görülüyordu.
Pantolonun giyimi çok eski zamanlara dayansa da ismi, Rönesans döneminde Commedia Dell ‘Arte tiyatrosunda önemli bir isim olan ve pantolona benzer uzun kilotlu çoraplar giyen yaşlı bir tip ‘Pantalone‘ dan almıştır.
16. yüzyıl da tiyatroya çok meraklı olan Fransız kralı III. Henri tiyatroda giyilen kostümleri ve pantolon giymeyi taklit etmeye başlamış ve pantolon uzun yıllar kralların giyebildiği bir giysi olarak kalmıştır.
Fransız devriminden (1789) sonra halk pantolon giyebilmeye başlasa da erkeklere benzememeleri amacıyla 1800 yılında kadınların pantolon giymesi yasaklandı. Yasağa karşı çıkıldı ancak 1892 yılında yapılabilen bir değişiklikle kadınlarında at binerken pantolon giyebilmelerine izin verildi.17 yıl sonra 1909 da ise yasa bisiklete binerken de giyilebileceği şeklinde genişletildi.
Fransa’daki bu gelişmeler yaşanırken Amerika da kadın hakları savunucusu Elizabeth Smith Miller 1851 yılında kamuya açık yerde ilk kez pantolon giymesi devrim niteliğindeydi. Miller elbisesinin altına bilekte daralan şalvar benzeri bir pantolon giymişti. Bu, kadın için algıda çizilen dar ince belli oyuncak bebek portresinin dışındaydı. Nitekim o dönem bellerini ince göstermek için korselerin içinde sıkışan ve kat kat jileler giyen kadınların hoşuna gitmediği gibi toplum ve kilise tarafından da tepki gördü. Miller ‘ın Avrupa ya yaptığı gezi sırasında bu Türk pantolonlarını gördüğü ve üzerine kısa etekler giyerek kullandığı biliniyor.
Birinci Dünya Savaşı (1914) sırasında erkeklerin cephede olması ve iş gücündeki azalma sebebiyle kadınlar erkeklerin bıraktığı tulum ve pantolonları giyerek fabrikalara atölye ve tarlalarda bu açığı kapamaya çalıştı. Bu dönemde Coco Chanel Fransa’daki kadın hareketinin öncülerinden biriydi. Kadınlar için bir pantolon tasarlayarak eşit ve bağımsız kadın figürünün sembolü oldu.
1918'de Birinci Dünya Savaşı’nın bitişinin ardından pantolonlar bir kez daha raflara kaldırıldı. Gündelik yaşamda pantolon giyilebiliyordu. Ancak kadınların işe giderken pantolon giymesi halen yadırganıyordu. Marlene Dietrich giydiği smokinlerle bile kadınsı görünülebileceğini tüm dünyaya kanıtladı.
Günlük yaşamda böylece kabul gören pantolonun iş hayatına girmesi biraz daha zaman aldı. Bunun için bir stil ikonu olan Audrey Hepburn son hamleyi yaptı. Hepburn filmlerinde ve verdiği pozlarda sık sık pantolon giydi. Hepburn‘ un giydiği yüksek bel bilekte bilen pantolon tüm dünyada rağbet gördü ve artık kadınlar günlük hayatta iş yerinde de pantolonla verdiği özgürlük savaşı kazanmış oldu.
Günümüzde Fransa da ki bu yasa toplum tarafından uyulmasa da 2013 yılına kadar 104 yıl geçerliliğini sürdürdü.
Fransa Kadın Hakları Bakanı Najat Vallaud-Belkacem sayesinde 2013 yılında bu yasa resmi olarak yürürlükten kaldırıldı. Ancak Afrika ülkelerinde hala pantolon giyen kadınlar şiddete ve baskıya maruz kalıyor.
Yasaları yalnızca devlet değil toplumlar da oluşturup uyguluyor ve ne yazık ki yasa olmaktan çıksa da algılardan söküp atılamıyor.
Kadınlar için eşitlik ve özgürlük savaşının bir gün kazanılması ümidiyle…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder